18 Ekim 2008 Cumartesi

Mustafa Denizli Takıma Hayırlı Olsun.


Başarılı Olacağından Şüphemiz Yok Kendisininde Çalışıp Takımı Arzuladığımız Yere Getirmesi Dileğiyle Hayırlı Olsun

4 Ekim 2008 Cumartesi

Herşeye Rağmen 4-1 :(



Herşeye Rağmen Beşiktaşkıyız Takımımızın Arkasında "Sağlam" Duralım...

21 Eylül 2008 Pazar

çArşı Neye Karşı



Çarşı neye karşı?
'Bir Beşiktaş delisi olan Hakan Alak, Çarşı belgeselinin startını verince, ilk adım olarak İletişim Yayınları'nda geçtiğimiz salı "Çarşı neye karşı" konulu bir panel düzenlendi...' Milliyet Gazetesi yazarı Nilay yılmaz'zın köşe yazısı;
Çarşı neye karşı?

Bir Beşiktaş delisi olan Hakan Alak, Çarşı belgeselinin startını verince, ilk adım olarak İletişim Yayınları'nda geçtiğimiz salı "Çarşı neye karşı" konulu bir panel düzenlendi. Kıvanç Koçak'ın kolaylaştırıcı olduğu panelin konukları Alen Markaryan, Cem Dizdar ve Rıdvan Akar'dı. Güzel bir maç oldu sevgili okur. Çarşı'nın neye karşı olduğunu merak edenler için ben de bir anlatayım dedim:
Hakem Kıvanç Koçak, "Türkiye'de taraftarlık, futbol, siyaset iç içe geçmiş meseleler... Taraftar grubu olarak da en öne çıkan gruplardan bir tanesi Çarşı... Çarşı birçok Beşiktaşlının hayatında farklı şeylere tekabül ediyor... Beşiktaşlı olmayanların hayatında da çoğu zaman yaptığı bestelerle, çıkışlarıyla takdir gören" diyerek maça iyi başlamıştı ki; "ama bir taraftan da 'psikopat' bir camia" sözleriyle yanlış düdük çaldı. Daha sonra "...'Nobel'i alkışlıyoruz' pankartını Galatasaraylılardan ya da Fenerbahçelilerden beklemeyiz. Çarşı yaptığı muhtelif çıkışlarla, özgün bestelerle özel bir yerde duruyor; ama çok da diğerlerinden uzak bir yerde olduğunu zannetmiyorum..." ifadelerini kullanarak lafı -pardon maçı- toparlamaya çalışsa da pek başarılı olamadı.

Kaptan çok koştu
Kaptan Alen, "Psikopat tanımlamasını bence tüm insanlar için kullanman lazım. Çünkü her insanın bir yanında asilik vardır. Çarşı'ya düşen de Beşiktaş'ın asi tarafında kalıyor. Beşiktaş'ın asi ruhu diyebiliriz Çarşı'ya..." diye söze başlayarak ceza sahasına girdi, ancak "Asiden kaynaklanan psikopatlık, tıbbi anlamda çok uç noktalarda gelişen bir hastalık biçimine giriyor" diyerek çalım atmaya niyetlenince topun kontrolünü kaybetti.
Yine "Beşiktaş tribününe gelen insanlar, uzaydan mı geliyor, bu toplumun insanları. Bu tribünlerin suçu değil, bütün dünyanın suçu. Psikopat demek kolaydır, ama adamın içinde ne depremler yaşadığını kimse sorgulamıyor. Direk yargısız infaz" diyerek sol kanatta hızla ilerleyen Alen, orta yapmak yerine, 40 yaşında olduğunu ve bir tane dahi sigara içmediğini vurgulayarak şahsi oynayınca pozisyonunu kaybetti.

Fark burada
Rıdvan Akar, "İletişim Yayınları'nın futbolla ilgili böyle bir toplantı düzenlemesi hoş; ama bunu Çarşı'yla yapıyor olması bence daha anlamlı. Demek ki İletişim Yayınları da kendince Çarşı'yı diğerlerinden daha farklı bir yere koyuyor ve değerlendiriyor... Dolayısıyla Fenerbahçe, Galatasaray tribünleriyle Çarşı arasındaki fark, Çarşı'nın buraya davet edilmesiyle ortaya konuyor" vurgusunu yaparak, oyuna girer girmez uzaktan vurduğu şutla takımını 1-0 öne geçiren golü attı.
"Beşiktaş'ın yazarı yok, lobisi yok. Beşiktaş şampiyon olduğunda da 3. sayfadaydı. Beşiktaş yazarları kendilerini Fenerbahçelilere, Galatasaraylılara okutmak için Beşiktaş aleyhine yazı yazıyor. Türkiye'de Beşiktaş yazarları kadar Beşiktaşlıya ve Beşiktaş'a düşman başka yazar grubu görmedim" diyen Akar, bir uzaktan şut denemesinde daha bulundu, ancak bu defa top filelerle buluşmadı.

Muhteşem gol!
Cem Dizdar, "Çarşı neye karşı'nın içinde bütün bu karşı olma hali var. Hayata karşı , kendine karşı olma halinin, hayata dair temel bir itirazın o tribünlerde kendisine yer bulmasıyla ilgili bir şey. Fenerbahçe, Galatasaray tribünlerinde de bizim gibi düşünen insanlar var; ama bu itiraz etme hali o tribünlerde kendine yer bulamıyor. Onların futbolla, oyunla kurdukları ilişki başka. Mesela Alen Beşiktaş tribünlerinin reisi değil, ama öbür tribünlerde birer tane reis var. Beşiktaş tribününe 'Burada bir reis varsa o da benim' denilemez... Beşiktaş taraftarı daha bağlı. Aşka yakın; ama hastalıklı aşka yakın bir hal var... Sancılı, kalpten bir bağlılık var. Kazansa da, kaybetse de... Fenerbahçe'nin stadında hakem bitiş düdüğünü çalıyor ve 5-7 dakikada 55 bin kişilik stat boşalıyor. Çıkıp gidiyor insanlar. Beşiktaş tribününde ise takım çağrılıyor, tezahürat yapılıyor... Gitmeme, orada kalma, kendisini taraftar gibi değil de, Beşiktaş'ın ta kendisi gibi hissetme hali var..." ifadelerini kullanarak şampiyonluğu getiren golü demi voleyle attı.

VeFa



Çarşı--dünya alemin vefa kelimesının anladıgı gruptur

Çarşı yağmur çamur demeden her maça koşan..

Çarşı yağmur çamur demeden alayına giden...

Çarşı çekemeyenlerin gıpta ile baktığı..

Çarşı beyinsizlerin anlayamadığı holigan dedikleri...

dünyanın en güzel topluluğudur...

İsteyene gider hiç farketmez bu alemde çarşı herkese karsı allah affeder çarşı affetmezz

Kelimler Yetmez



Çarşı Kapalının Ortasında Sıralanan Bir Grup Değildir.!
Çarşı kapalının ortasında sıralanan bir grup değildir. Çarşı bir ruhtur.Çarşı, New York 'da yeraltı trenine yazılmış siyah beyaz bir grafitidir, Prag'da duvara yazılmış bir yazıdır, Erzincan'da bir dağın yamacına yazılmış sevgidir, Adana'da bir rengi bozuk derneğin duvarlarına boyanmış siyah ile beyazdır, Galatasaray lisesi duvarına yazılmış "Çarşı Ulan" işaretidir. Bir tiyatro sahnesinde hiç bir dekora uymadan sırtında taşınan kutsal Beşiktaş formasındadır Çarşı. Zonguldak'ta maden göçüğünden çıkarıldığında ilk nefesle sorulan "maç kaç kaç ?" sorusundadır Çarşı.
Hakeme kızdığında "satanist hakem" diye bağırıp gündemi takip edenlerdir. Atatürk'e dil uzatan dönemin milletvekili hasan Mezarcı' ya "hasan Mezarcı' ya kafam girsin" diyen tezahüratıyla cumhuriyet'in Kemalist çizgisindeki duruşunun ödünsüz sesidir. Ezik civcivler' in yalakalıklarına "tek adam, atam" ya da "bir pankartta

Verhaugen 'e aç Avrupa şampiyonu ol fener" diyen zekâdır. Beşiktaş aşkını

Pankartlarda "başka boyutların tanrısı" diye ifade eden kalptir.

Cezası gereği boş kalmış tribünlere "Ruhumuz Yeter" yazan yüreklerdir. Kaşınanı tesislerinde ziyaret eden ya da ellerine verdikleri "Cobarde Gallina Ortega (korkak tavuk Ortega)" pankartıyla maymun edenlerdir. "erkek adam renkli takım tutmaz" deyip âlemi dut yemiş bülbüle çevirenlerdir. "Işıklar söndüğü zaman tüm fenerliler güzeldir" pankartıyla herkesi güldürenlerdir. "bizim taraftarımız daha fazla" diye böbürlenenlere "en fazla sinek de bokun üzerinde olur" cevabını yapıştıranlardır.

Futbolcusuna kızdığında "aşkımız renklere, sizlere değil" diyen renk aşkıdır. 2 km bayrak yapıp dünya rekoru kıran sevgidir, o bayrağın en arkasında hiç bırakmadan duran 72 yaşındaki teyzedir. Bükreş maçında televizyonların gösterdiği, o soğukta, ayakta boynunda siyah beyaz kaşkoluyla titreyerek Kara Kartallarını seyreden nine'dir.

Tribünde bir doktordur, işçidir, iş adamıdır, okuma yazma bilmeyen bir sokak çocuğudur, profesördür. Omuz omuza zıplayıp "Beşiktaş’ım benim

Biricik sevgilim" diye gözünde yaş ile beraber gırtlağını yırtan solcusudur, sağcısıdır,

Ateistidir, Hacısıdır, Müslüman’ıdır, Ermenisidir, Yahudisidir, Hristiyanıdır. Irak işgalinden önce savaşa karşı duran yurtseverlerin yanındaki ruhtur. Mitinglerde "Beşiktaşlıyız, savaşa karşıyız" tezahüratlarında, tribün’de "savaşa hayır",

"Amerikan şahinlerine karşı Kara Kartallar" pankartlarıyla tepkisini koyandır. Bir F16 burnuna yapılmış Kartal'dır.

Çarşı'nın "A" sını

Anarşinin "A" sığla yazan güce tapmayan isyankârlıktır. "Siyah Beyaz Ölüm Yaşam" diyen felsefedir. Holiganlığı kahpelik, delikanlılığı da hayat felsefesi olarak benimseyenlerdir. Sevinmek için sevmeyendir, inadına inançla bağlı olandır. Nazım Hikmet'in "Aslolan hayattır" ıra tribünlerin hacı babasıyla "Hayatta Beşiktaş" diye ölümsüzleştirenlerdir. "Çarşı,

Kendine de karşı" diyen aykırılıktır.

Tribüne boydan boya "ölüm ne zaman ve nereden gelirse gelsin; mezarıma siyah beyaz güller atılacaksa, mezar taşıma Beşiktaş yazılacaksa, böyle ölüm hoş gelsin sefa gelsin..." yazan ölümsüz sevgidir. Çarşı ruhu Beşiktaş’ının uslanmaz asi ruhudur,

Beşiktaş’ını taparcasına seven çılgın aşığıdır."

ŞiiR



Soguk dus etkisinde bir lig maçinda yoruldum fenerli olmaktan. Olmayan orta sahama ceyhunda yaramadi oguz hocam. Ben senin Inönü'de puan alabilme ihtimalini sevdim. Inönü'nün sarap kokan yollarinda özlemeye basladim Inönü'den puan alip gelmeyi. Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki adam gibi galibiyetleri özlemeye basladim sonra Bizim ortegalarimiz washington portakallarimiz vardi. Birde eski sampiyonluklara bakip aglama imkani. Sari lacivert renkli maraton siralarinda ögrendik sampiyonluk türküleri söylemeyi. Biz sampiyon oluyorduk. Kartal ikinci. Cimbom'a ise kol saati. Koca koca paragraflarla umut ikliminde yazilar yaziyordu Abdullah ÇEVRIM, Engin VEREL bacaklarindan vurulmadan önce, Abilerimizden ögrenirken FB harflerinden sekiller türetmeyi, Rüstünün korudugu kaleye usul usul gol yagiyordu. Ve hali sahalarda oynamayi öneriyordu haber bültenleri. Spor programlarina Jenerik olan bir 45 dakikam olmadi benim. 9 kisi kalan Malatyayi en kötü zamaninda yenisimizi saymazsak. Dereagzina usul usul taraftar yagiyordu. Ve tesislerden çikmamayi öneriyordu futbolculara haber bültenleri ve yöneticiler, Rüstüden baska herkesin dövülebilme ihtimali vardi yine, Sana siirler, marslar biriktiriyordum fen bilgisi defterimde. Ama sen yoktun. Ben, senin Inönü'de yenebilme ihtimalini seviyordum sunni teneffüs saatlerinde. Takim otobüsü seni hep hizla, perdeleri çekili götürüyordu dereagzi tesislerine Ben senin için galatasaray zaferinden sonra kadiköy yollarinda korna çalabilme ihtimalini seviyordum. Ben senin puan alabilme ihtimalini seviyordum. Aralik sogugu Inönü'ye çekiyordu tenimin çatlamaya hazir gevrekligini. Stada giremiyordum. Ne yana baksam bizden kimseyi göremiyordum ve boslukta hissediyorum kendimi ve tuttugum takimi fenerbahçeyi Aradaki farki hizla açan Besiktas'la yarisiyordum, Aziz YILDIRIM'in garantisinde. Sonra Ahmet DURSUN atiyordu golünü yeniliyordum,eziliyordum sampiyonlar ligine derken, UEFA kupasina kalamama ihtimali beliriyordu Göz yaslarimin sesini basina koyuyordum sarkilarimin listesinin. Çildiriyordum. ZAVAAALLIII FEEENNNEEERRRRR BETEERR OOLLL BEETEERRR:) Sonra çikiyordum stattdan . Kadiköy'den bizim eve giden ömrümün o en uzun, ömrümün en berbat , ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu kosuyordum. Çünkü sokakta galatasaraylilar oluyordu, agzi kulaklarinda hatta enselerinde. soguk bir mart gecesi yoruldum fenerli olmaktan. Ve olmayan orta sahamda ceyhun hataydi oguz hocam. Ben seninle sadece Türk Takimlarinin bilebildigi 60 bin kisilik stattda, ben seninle muhtesem bir atmosferi ve seyircisi olan bir Kadiköy sahasinda galip gelebilme ihtimalini sevdim. Ben senin Sükrü Saraçoglunda puan alabilme ihtimalini sevdim. Ben senin birgün sampiyon olabilme ihtimalini sevdim Öyle bir ihtimal olmasada...

Bir Babanın Dilinden "çArşı"



Hey gidi istanbul, İlk zamanlar neden doğdum gibi saçma sorular takıldı aklıma.. Yıllar geçince anladım neden doğdugumu.. Hele hele babamın bana ögrettigi yerler muhteşemdi.. Oğlum burası Fındıklı.. Oğlum burası Kabataş.. Oğlum burası Dolmabahçe sarayı.. "Ya baba bu kocaman duran yer neresi" Oğlum orası bizim evimiz.. Yuvamız.. Herşeyimiz.. İstanbul Beşiktaş inönü stadyumu oğlum orası.. Bir anda titremeye başlamıştım.. Heyecanlandım.. İlk defa inönü stadyumunun önündeydim.. Ne yapacaktım aklım karıştı Duraksadım.. Babacım buranın içini nasıl görebiliriz gibi bir soru sordum.. Yavaş Yavaş yukarı doğru çıkmaya başladık.. Oğlum bak buraya beleştepe derler.. Parası olmayan insanlar gelip buradan izlerler maçı.. Bir Bakış attım stadyum'a ilk görüş olarak karşı tarafı gördüm.. Ve babama sordum babacım burası ney? Babam yanıtladı.. Orası Kapalı tribünü.. Ordaki taraftar hiç oturmaz.. Hep bağırır.. Sesleri hep Yüksek çıkar.. Hiç bir zaman sesinin çıkmadığı görülmemiştir oğlum.. Kapalı tribününe girmek için can atıyordum.. Ama o günü maç yoktu.. üzülmüştüm.. ileriden zamanlar geçti aylar yıllar geçti.. Ve yaşım ilerledi.. 18 Yaşına geldi ve kapalıyla Tanıştım.. Beşiktaş demek Kapalı demekti.. Hele orda oturmamak ölümüne bağırmak.. ölümüne SİYAHIN ZİNDAN OLSUN BEYAZ AYDINLIK demek muhteşemdi..

Kime çArşı ?



Seyirci değil .........T A R A F T A R...
Bayramda değil.....K A R A G Ü N D E...
Moda için değil.......F O R M A için...
Kupa için değil.......A R M A için...
Hava için değil.......S E V D A için...
90 dakika değil......Ö M Ü R B O Y U..
Yalanla değil..........K A N I Y L A...
Ayrı ayrı değil........O M U Z O M U Z A...
Şerefsizce değil......O N U R L A...
Utanarak değil........G U R U R L A..
Eğilerek değil..........D İ M D İ K...
Sefada değil............C E F A D A...
Koltukta değil...........B E T O N D A...
Minderde değil..........Ç A M U R D A...
Skorda değil.............V E F A D A...
Bazen değil..............H E R M A Ç T A...
Yuhlayan değil.......... A L K I Ş L A Y A N...
Oturan değil............. Z I P L A Y A N...
Köstekle değil............D E S T E K L E ...
Puroyla değil.............A T K I Y L A...
Çekirdekle değil.........B A Y R A K L A...
Muhabbetle değil........T E Z A H Ü R A T L A
Kendine değil.............KARTALA...
Söverek değil............ T A P A R A K...
İhanetle değil............ S A D A K A T L E...
Zaferde değil.............H E Z İ M E T T E...
Şampiyonken değil.....H A S R E T K E N...
Görüntüde değil......... Ö L Ü M Ü N E...
BEŞİKTAŞ 'a Bağlı Yaşayanlara.... ÇARŞI... denir !..

"çArşı" Dilimizden Sözlerle !



Hoşlanmadığınız derse, tepkinizi gösterin.Bu davranış daha sağlıklıdır.

·Öğretmen öğrenciden feyiz alır, öğrenciden öğreti istemez.ÇArşı, öğretendir, mabedi Kapalıdır.

· ÇArşı, asallıktır, asalaklığı barındırmaz.

· ÇArşı gereksinimlerine göre gelişir, Çarşı dayatmalarla,

atıflarla hareket etmez.

· ÇArşı, kanıtlar, dizgiler, düşünür ve hareket eder.

· ÇArşı, oyunu ve dalavereyi bozar.

· ÇArşı, etkinliktir, doyurucudur. Toku ağırlamaz aça vaat etmez gösterir.

· Can sokağında bir nefestir ÇArşı.

· Zorluk ÇArşı’nın çarkıdır bunu görmezden gelmek zorluğa uyumdur.

· ÇArşı, karşıttır.

· ÇArşı, kendini biçimlendiren özgür bir yasadır ve insani bir tavırdır.

· Sessizliği dinleyen, sessiz ve hissiz kalandır.Şaşkınlık kişiye

münhasırdır, şaşırmak istemiyorsan şaşırt.

· ÇArşı kumpasa gelmez.

· ÇArşı, bir şeyleri başlatmayı beklemez, başlatır.

· Beklemeyip yapandır ÇArşı.

· ÇArşı tavırdır. Yönlendirilemez.

· Kafalarda yeterliliği olmayan modamsı tavırları ÇArşı silkeler atar.

· ÇArşı, ciddiyetten uzak, varsayımlarla, beslemelerle hareket etmez.

· Türküler sabırla aktarılır. Nesilden nesile geçen dilden dile dolaşan

türküler uhrevi bir dışavurumdur. ÇArşı içimizdir.

· Türkü dinlemekten bıkanların mabedidir ÇArşı.

· Sen türkünü söyle, kendimiz olmaktır ÇArşı.

· ÇArşı, erdemdir, yenilikçidir, gelişmişliktir, hassasiyettir, özgürlüktür.

· ÇArşı BEŞİKTAŞLILIKTIR.

· Tarih düşünenlere ÇArşı’yı böyle belletti.

Beşiktaş Ruhumuzdadır !



Dedikya bir kere, "Beşiktaş ya ruhumuzdadır, ya da hiçbir yerde..."

Bizki en sağır kulaklara fısıldardık: "Burası İnönü burdan çıkış yok oğlum, yok kızım " diye... Burası İnönü; golden sonraki sevinçle başlar ölüm-kalım savaşı; Beşiktaşımızın üstünde siyah-beyaz çubuklu forma, bizim dilimizde "Beşiktaşım sen çok yaşa, canım feda olsun sana"

... Gökyüzü simsiyah, ruhlar bembeyazdır artık. Ve, bir Kartal seyretmektedir bunları gökyüzünün en yüksek noktasından süzülürcesine... Beşiktaşlı olmak sadece "taraftar" olmak anlamına gelmez. Taraftarlığı da bir kutsal forma içerisinde kutsamaktır... İşte o zaman ruhlar ve bedenler tek bir varlık gibi dans ederler tribünlerde...

Dedikya; burası İnönü! Burada yaşanılanlar, anlamayanların akıl sağlığını bozar. Mabedimiz İnönü kutsaldır bizim için. Kucaklaşmanın olduğu güne siyah-beyaz peynir zeytinle başlarsın; sonra Kartal olur 40 bin kişi konarsın tribünlere, topla birlikte sen de tribünde atağa geçersin; orta yaparsın; kafa topuna çıkarsın; gol atar gol kaçırırsın; rakibin atağını kesmek için tribünde kendi kalene koşarsın; arasıra sen de tribünde sakatlanırsın ama kimseye çaktırmazsın; totem yaparsın; maçı bırakıp, koridora çıkıp dua edersin; kulaklarına gelen sesin tansiyonuna dayanamaz, tekrar tribüne koşarsın; inanmışlığın verdiği haykırmayla tekrar tribünde atak üstüne atağa geçersin... "Haydi Kartalım... Haydi Beşiktaşım..." diye yalvarırcasına bağırırsın...

Çünkü sen 12. Adamsın!

12. Adam asla yorulmaz, inancını yitirmez, hep pozitif olmak zorundadır, bu enerjiyi sahaya yansıtmalıdır. Giydiği 12 numaralı formanın hakkını verir. Akıttığı terden güneşte çay demler. Maçı Kartallar edasında koparır, kazandırır. İnönü'de maç oynanırken orada olamayan 12. Adamların gözleri açık gider ölüme.

12. Adamlar zor bulunurlar... Öldüklerinde İnönü'nün Beleştepe'sinde gömülmek için oranın kendilerine mezarlık yeri olarak ayrılmasını isterler ya da küllerini İnönü'nün çimlerine savrulmasını vasiyet ederler. Ama, ruhları asla ve asla ölmez! 12. Adam giydiği Kartal Baskılı ÇARŞI Formasını stad yapılırken İnönü'nün çimlerine çoktan ruhuyla birlikte gömmüştür. Şimdi o formanın üstünde gelecekteki başarılar ve zaferler özgürce yeşermektedir... Ve, artık sahada 12'ler savaşmaktadır.

Forma nerede mi gömülü? Eski açık tarafı ceza alanı dışındaki sağ iç köşede... '12.Adam Çarşı Forması'nı yaptığımız ayinle mabedimize gömdük ve üzerine de şu dörlüğü yazdık:

İnönü'ye karanlık çöktüğü zaman
Dışarıda yağmurlar yağdığı zaman
Tibünlerde ÇARŞI coştuğu zaman
Haydi bastır Şanlı Karakartalım...

O forma Beşiktaşımıza ömür vermiş ve vermekte olan tüm Kartallara hitaben oraya gömülmüştür. Dünyada başka örneği varsa buyursunlar çıkarsınlar.

Bir ömür de bizden Kartalım... Bir ömür de bizden Beşiktaşım...

"çArşı Kimdir"



1982 den sonra 1983-1984 seneleri, yani Beşiktaş'ın 15 yıl sonra ulaştığı şampiyonluk sonrası diğer bütün takımların tribünlerinde olduğu gibi şampiyonluğun verdiği bir haz sonrası Beşiktaş trübününde de bir boşluk oluşmuştu. Bekir ağabeyler, Birol'lar, o zamanki tribün liderleri bırakmışlardı.

Bu arada parayla beslenen fener trübünü gene büyümeye başlamıştı. Tabi parayla beslenen dediğimiz zaman tribünün her türlü ihtiyaçları yönetim tarafından karşılanıyordu. Bu arada 1984 de Beşiktaş kulübünün başkanlığına da istipdat devri diyeceğimiz 16 yıl sürecek Beşiktaş tribünlerine üvey evlat gibi bakacak Süleyman Seba devride başlamıştı. O yıllarda da Beşiktaş ilçesinde Çarşı grubunu kuracak olan gençler toplanmaya başlamışlardı. Mekan ise Cem ve Cüneyt kardeşlerin hamamın soğagında bulunan mobilyacı dükkanları ve bir arka sokaktaki atari salonu idi. Çünkü Çarşı grubunu oluşturacak kişiler 18 yaşını doldurmamışlardı. Şimdilerde ise yaşları 30 ila 40 arasında değişmekte, çoğunluğu evlenip çoluk çocuğa karışmışlardır. Ama içlerindeki Beşiktaş sevgisinde bir dirhem azalma olmamış aksine bu sevgi çoğalarak dahada yücelmiştir.

Bu kişileri Beşiktaş'ın her maçında İstanbul'da olsun deplasmanda olsun görmek mümkündür çünkü onlar her zaman Beşiktaş'ın askerleridirler.O günlerde kimileri Pptik, morgöz Selçuk, gibi kişiler liseye devam etmekte diğer Ercü olsun Cem, Cüneyt, Camgöz Cihangir, Necati, İnci baba, Selim, gibileri de çeşitli işlerde çalışmaktaydı. Tabi daha sonraları Beşiktaş her şeyden önce yer alacak ve bu kişiler işlerini ve okullarını Beşiktaş uğruna gerektiği zaman ailelerini geri planda bırakacaklardır. "Siyah beyaz en büyük Beşiktaş gerisi traş" parolası ile gençliklerinin en güzel yıllarını Beşiktaş uğruna feda etmişler ve bundanda hiçbir zaman pişmanlık duymamışlar, her zaman için Beşiktaş'lı olmaktan gurur duymuşlar, "öğünmekte çok haklıyız sapına kadar Beşiktaş'lıyız, iyi gününde kötü günündede hep senin yanındayız" demişlerdir. Çarşı grubunun ismi nerden geliyor denirse; evleri Beşiktaş'ın çeşitli mahallerinde olmasına karşın hepsi Beşiktaş'ın Çarşı içinde buluşup toplandıklarından, hayatlarını Çarşı içinde geçirdiklerinden, kendiliğinden Beşiktaş Çarşı grubu demişlerdir....

Sarı Cem Cüneyt Baba
Optik Ercü
Çene Selim(İnci)
Sarı Kabataş Hakan
Morgöz Selçuk Tekdis Yavuz
Yumurta Yılmaz Deve Erol
Cüce Ayhan Çingene Erol
Siirtli Veysel Tatar Şenol
Çarşnın Yiğidi Soner Deli Hazım
Hacı baba Sarı Şenol
Kepçe Mestan Koko Cavit
Tarkan Arap mer

Şu anda unuttuğumuz arkadaşlar olabilir, onlara saygısızlık olmasın diye burada nokta koymaktayız. Ve daha sonra bu yükü hafifleten kartallar

Ankaralı Ayhan Marlo Erdal
Alpay Parlak Serkan
Faal Ali Ceviz Ali
Pembe Hasan Jaws Cengiz
Hürriyet Denyo Yılmaz
Şevşek Ali
Amigo : Alen Markaryan .....


Allah'tan tüm tribün sehitlerimize rahmet dilerim....
burada adi gecen gecemeyen tüm abilerim kardeslerim...hepsine inat biz sadece BESIKTAS için variz...

ve biz oldukça onlar korkmaya devam edecek...!!!